Sayfalar

8 Mayıs 2012 Salı

DÜNYANIN SESSİZ İŞÇİLERİ: FİTOPLANKTONLAR


Sokaktaki herhangi bir kimseye, "Yaşamınızın devamı için gerekli oksijeni nereden ve nasıl sağlıyorsunuz?" diye sorsanız, hemen hemen herkesten "bitkiler" cevabını alırsınız. Biraz daha bilinçli kimseler bu cevabı yeterli bulmayacak, ‘‘yağmur ormanları’’ ifadesini de ekleyecektir. Dünyamızın % 70’inin su olduğunu düşünürsek, geriye kalan alanın sadece % 7’lik kısmı yağmur ormanlarından meydana gelmekte, bunun dışındaki pek çok bölgede ise iğne yapraklı ve yaprakları dökülen ağaçlardan oluşan ormanlar bulunduğunu söylemekte yarar görüyoruz. Yine de insanların aklına ilk gelen yağmur ormanları olmaktadır.

Düşünün, dünyada ağaçların kesildiği, ormanların çeşitli nedenlerle yok edildiği ve yakıldığında hemen yağmur ormanlarından ve bu ormanların öneminden bahsedilir. Bizlerde bu sebepten dolayı sanki oksijen ihtiyacımızın tümünü bu ormanlar karşılıyormuş gibi yanlış bir kanı oluşmuştur. Çünkü medyada sürekli olarak ormanlar ve yağmur ormanları ön plandadır.

Insanların çok büyük bir kısmının varlığından haberdar olmadığı bir canlı grubu var: Fitoplanktonlar! Latince’de ağaç, bitki anlamına gelen "phyto" ve serbest, başıboş gezen anlamında kullanılan "plankton" kelimelerinin bir araya gelmesiyle "fitoplankton" kelimesi ortaya çıkarılmıştır. Bu canlı grubunun özellikleri nelerdir ve bizler için hangi sebepten dolayı önemlidirler? Fitoplanktonlar, ön plana çıkarılmadığı ya da reklamı yapılmadığı için adeta dünyamızın öksüz canlılarıdır. Aslında insanlar bu canlıların önemini anlayabilseler, öncelikle bunları korumanın yollarını araştırmaya başlayacaklardır. Çünkü aslında bizler bu canlıların yokluğunda oksijensiz kalır ve hemen ölürüz. Su dünyasının sesiz ve mütevazı ırgatlarıdır onlar. Pek çok kimse onları bilmez ve onlardan haberdar olmazken, ihtiyacımız olan oksijeni üretmektedirler. Onlar, bizlerden çok önce bu dünyada vardılar ve bu gezegenin, bizler için yaşa-nabilir bir yer olarak hazırlanmasında çok bir büyük katkı sağlamışlardır. Halen de bu görevlerini sürdürmektedirler.
Yaşam süreleri bir ya da iki gün olan bu canlılar, dünya üzerindeki bitkilerin ürettiği oksijenden çok daha fazlasını üretirler. Ihtiyacımız olan oksijenin % 80’den fazlasını atmosfere vermelerinden dolayı, yerküremizin temel oksijen kaynağıdırlar. Fotosentez sırasında atmosferdeki karbondioksiti kullanmalarından dolayı sera etkisi yapan bu gazın atmosfer içindeki miktarını azaltırken, sıcaklığın da düşmesini sağlarlar. Bilim adamları, günümüzde etkisi daha çok hissedilmeye başlanan küresel ısınma ve iklim değişimi gibi olaylardan en çok etkilenen canlı gruplarının başında fitoplanktonların geldiğini söylemektedirler. Ozon tabakasındaki yırtıktan doğrudan geçen zararlı güneş ışınları daha çok suyun yüzeyinde yaşayan bu canlıların ölümüne sebep olurlar. Fitoplanktonlar okyanuslardaki karbonik asit dengesinin korunmasından da sorumludur.
Fitoplanktonların diğer bir önemli özelliği de bulutların oluşmasında rol oynayan "dimetil sülfür" adlı maddeyi atmosfere vermeleridir. Dimetil sülfür, "Kokkolifor" adı verilen fitoplankton grubu tarafından atmosfere verilir ve burada oksijenle birleşerek sülfatı oluşturur. Su buharı, sülfat içinde yoğunlaşarak bulutları meydana getirir.
Okyanus bilimcilerin yakın ilgisini çeken bu canlılar, özellikle okyanus yüzeylerinde yaşamakla birlikte; göl, gölet, nehir ve derelerde de bulunmaktadırlar. Gözle görülmesi mümkün olmayan fitoplanktonların boyutları 0,002-1 mm arasında değişebilmektedir. Sahip oldukları klorofil nedeniyle yeşil renktedirler. Fotosentez yaparak kendi besinlerini temin ederken, oksijen de üretirler. Bunun dışında hayatlarını sürdürebilmek için nitrat, fosfat, silik asit, demir gibi başka maddelere de ihtiyaç duyarlar. Üremeleriyle ilgili olarak soğuk, kutup bölgelerine yakın sular onlar için son derece idealdir. Sıcaklığın artmasıyla birlikte Antarktika bölgesinde buzullardan kopan parçalar su yüzeyinde zengin besin maddeleri bırakmakta bu da fitoplanktonların gelişmesine oldukça yardımcı olmaktadır.
Fitoplanktonlar, ekolojik açıdan bu denli önemli görevleri üstlenirken ilginç bir noktayı da belirtmekte fayda vardır. Bugün kullandığımız petrol yataklarının kaynağını binlerce yıl önce denizlerde ölen diatomlar oluşturmaktadır. Su habitatının çimleri sayılan fitoplanktonlar suda yaşayan diğer bitkilerle birlikte besin zincirinin temel basamağını oluştururken, yine suda yaşayan böcekler, su kuşları, foklar, penguenler ve balinaların temel besin kaynağı durumundadırlar. Pek çok balık türünün gelişmesi için çok önemli bir kaynak teşkil ederler. Özellikle Kuzey Pasifik Okyanusu ve Bering Denizi fitoplankton konsantrasyonunun fazla olduğu bölgeler oldukları için diğer canlı türlerinin de sayısı artmakta, yani bu bölgeleri tür açısından son derece zengin hale getirmektedir.

Kaynaklar
 http://www.populerbilgi.com/bitki/diatom.php
 http://www.bigelow.org/foodweb/microbe0.html

Yazar : Yunus EMRE, Nilda KORKUT   
Sayı : 17. Sayı (Ocak - Mart 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder