Sayfalar

8 Mayıs 2012 Salı

KATİL YOSUN CAULERPA TAXİFOLİA


Bilimkurgu filmlerinin en klasik konularından biridir. Son derece gelişmiş laboratuarlarda son derece gizli olarak gerçekleştirilen deneyler sonucunda yeni ve farklı bir bakteri, bitki veya bir hayvan türü geliştirilir. Çoğu zaman insanlık için tehlikeli olan bu tür, bazen kötü niyetli kişiler tarafından bazen de yanlışlıkla kontrolden çıkar ve yayılarak dehşet saçmaya başlar. Benzer bir hikayeyi katil yosun adıyla tanınan Caulerpa taxifolia için de yazabiliriz. Fakat hikayeler arasındaki en önemli fark ne yazık ki bu hikayenin gerçek olması.

Hikayemizin başrolünde bu defa ne kocaman, abartılı bir piton, ne kocaman bir goril, ne de kocaman bir dinazor var. İlk bakışta son derece masum görünen, hatta tatlı yeşiliyle insana huzur veren bir yosun türü olan Caulerpa taxifolia hikayemizin başrolünde. Ekosistem için son derece önemli birçok deniz bitkisinin gelişimini sınırlayıp yok olmasına neden olduğu ve biyolojik çeşitliliği ortadan kaldırdığı için Akdeniz’in çeşitli ülkelerindeki medyatik kuruluşlar tarafından katil yosun olarak adlandırılan Caulerpa taxifolia, ilk olarak Stuttgart hayvanat bahçesinde süs ve dekorasyon amacıyla kullanılmaya başlandı. Akvaryumların zeminini tamamen kaplaması ve parlak yeşil rengi nedeniyle Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde tercih edilen bu yosun, 1984 yılında Monako Okyanus Araştırmaları Merkezi’nde de kullanılmaya başlandı. Ancak yosun Monako deniz akvaryumundaki bir dikkatsizlik sonucu akvaryumun deşarj suyu yoluyla Akdeniz’e karıştı.İnceleri sadece Monako’da görülen bu tür, 1988’de Fransa, Italya, Ispanya ve Hırvatistan kıyılarına yayılmış, üstün üreme ve uyum özellikleri nedeni ile dağılımını hızla genişletmiştir. Bitkinin 1984 yılında 1 m2 olan yayılma alanı günümüzde 30 km2’yi geçmiştir. Tropik denizlerde yaşamını sürdüren ve Caulerpa taxifolia ile beslenen Sacoglossa gibi yumuşakça türleri Akdeniz’de bulunmadığı için de tür üremesini ve yayılmasını hızla sürdürüyor. Aklınıza hemen "Neden yosunun yayıldığı bölgelere bu tür ile beslenen yumuşakçalardan atmıyoruz?" sorusunun geldiğini duyar gibi oluyorum. Fakat hiç heveslenmeyin, tür şu anda o kadar çok yayılmış durumda ki, bu kadar yosunu yiyebilecek canlının bulunması mümkün değil.

Caulerpa taxifolia, çok baskın bir tür olduğundan bulunduğu bölgede yaşayan canlılara özellikle de zeminde bulunanlara pek yaşama şansı tanımıyor. Bunun sonucunda belki de en büyük zararı ortaya çıkıyor; Akdeniz’in en önemli oksijen kaynağı olan Posidonia oceanica’nın yaşam alanını kaplayarak türün o bölgede ortadan kalkmasına neden oluyor. Katil yosun dikey olarak da çok büyüdüğünden (yaklaşık 90 cm kadar) diğer bitkilerin üzerini kolayca kaplıyor. Manzarayı gözümüzün önüne getirirsek, sonuç tam anlamıyla su içerisinde bir Caulerpa taxifolia çölü…

Çok dayanıklı bir yapıya sahip olan Caulerpa taxifolia deniz suyunun sıcaklığının 25-30 derece civarında olduğu yerlerde yayılıyor. Su altında 12°C’ye kadar düşük sıcaklıklara kadar hayatta kalabiliyor. 30°C’de ise büyük bir hızla çoğalıyor. Işık ve suyun olmadığı mağaralarda bile yok olmuyor. Yalnızca bir iki yapraktan yeniden büyük miktarda yosun üreyebiliyor. Deniz tabanını adeta halı gibi kaplayan yosun diğer dip canlıları için gerekli materyalleri tükettiğinden bir çok yaşam türünün yok olmasına neden oluyor. Ayrıca büyüme esnasında çevresine asit özelliğinde maddeler yaydığı için yalnızca zeminde bulunan canlıların değil, tüm balık ve kabuklu deniz canlılarının da yok olmasına neden oluyor. Günde 3 cm uzadığı için kısa zamanda geniş alanları kaplıyor. Yayılma hızı, yük gemileri ve özel teknelerin gövdelerine yapışarak uzun mesafeler kat etmeleri ya da balık ağları ile farklı bölgelere taşınmaları nedeniyle giderek artıyor.

Şu an için Caulerpa taxifolia yayılımının önüne geçilebilmesini sağlayacak bir yöntem bulunmuyor. Ancak yine de biyolojik mücadele dışında bir yöntem uygulamak çok zor görünüyor. 2000 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya Eyaleti kıyılarında muhtemelen gemiler vasıtasıyla bu bölgeye ulaşabilmiş olan Caulerpa taxifolia türüne rastlandı. Bölge ABD’li bilim adamları tarafından, türün Akdeniz’deki etkileri bilindiği için hemen kontrol altına alındı. 2000 m2’lik kıyı şeridi fiziksel, kimyasal ve diğer yöntemlerle tamamen temizlendi. Ancak bu temizleme 3 milyon dolara mal oldu. Yine de Amerikalı yetkililerin Caulerpa taxifolia için verdikleri kırmızı alarm sürüyor. Uzmanlar özellikle küresel ısınmanın da etkisiyle katil yosunun ABD kıyılarına ulaşma ihtimalinin giderek arttığının bilincinde. Zaten yosunun ABD kıyılarına ulaşması durumunda oluşacak yaklaşık 140 milyar dolarlık zarar göz önünde bulundurulduğunda sanırım bilincinde olmamaları mümkün değil…

Bugüne kadar yapılan araştırmalara göre yosunun Akdeniz havzasını etkisi altına alması halinde ise başta turizm ve balıkçılık olmak üzere çok sayıda sanayi kolu etkilenecek ve böyle bir durumda Akdeniz ülkelerinin uğrayacakları yaklaşık zararın en az 150 milyar dolar seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar yosunun Karadeniz’e ulaşması ve hayatta kalması halinde ise felaketin son aşamaya ulaşacağını ileri sürüyor. Yapılan açıklamalara göre yosun sıcak suyun yanı sıra biyolojik değişime uğrayarak soğuk suda da yaşamaya ve yayılmaya başlarsa sorun küresel felakete dönüşecek. Yetkililer kimyasal atıkların etkilemesiyle yosunların böyle bir değişime uğrama ihtimalinin çok yüksek olduğu uyarısında bulunuyor.

Yosunun şu ana kadar en fazla etki ettiği bölgenin Akdeniz olduğunu düşündüğümüzde tabii ki Türkiye de Caulerpa taxifolia’nın tehdidi altındaki ülkeler arasında. Küresel ısınmayla birlikte Akdeniz’de deniz suyu sıcaklığının hızla artması katil yosunları Türkiye kıyılarına da yöneltti. Yapılan açıklamalara göre özellikle Iskenderun Körfezi’nde görülen yosunların Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı nedeniyle bölgeye gelen gemiler tarafından taşındığı ve sıcak suyun etkisiyle hızla yayılmaya başladığı belirtildi. Akademisyenler, Yumurtalık, Datça ve Assos’ta da görüldüğü öne sürülen "katil yosunlar" la yeterince mücadele edilmemesi durumunda insanları tehdit edeceği uyarısında bulunuyor. Daha önce katil yosunlarla mücadele için broşürler, afişler hazırlayarak kampanya düzenleyen Çevre ve Orman Bakanlığı ise yeni bir inceleme için proje bekliyor. Bakanlık, proje sunulması halinde bütçe ayıracak.

Sanırım başlangıçta yaptığımız film senaryosu benzetmesinin çok da abartılı olmadığını hatta bahsettiğimiz film senaryolarının bizim hikayemizin yanında daha hafif kaldığını söyleyebiliriz. Katil yosunun oluşturduğu tehdidin küresel boyutlara ulaşabilme tehlikesi bile hikayeyi en gerçekçi senaryolar arasına sokabilir. Sinema sektörünün birçok devlet tarafından önemli iletişim araçlarından biri olarak görüldüğünü düşündüğümüzde, katil yosunun yayılımını bu hızla sürdürmesi yakında yapımcıları harekete geçirecektir!

Yazar : İlker UĞULU   
Sayı : 21. Sayı (Ocak - Mart 2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder