Sayfalar

15 Mayıs 2012 Salı

AZOT KİRLİLİĞİ EKOSİSTEME ZARAR VERİYOR...


Tarımsal bitkileri gübrelemek için kulla­nılan sentetik azotlu bileşikler gittikçe artan dünya nüfusunu beslemek bakımın­dan önemli rol oynuyor, ancak aynı zaman­da atmosferi, toprağı ve suyu kirleterek ya­şadığımız çevreye çok büyük zarar veriyor. Nature'da yayımlanan ve 21 ülkeden 200 uzman tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen bir çalışmada, azot kirliliğinin Avrupa'ya zararının yıllık 70-320 milyar Avro arasın­da değiştiği belirtiliyor. Azot kirliliğinin küresel ısınmaya ve biyoçeşitliliğin azalma­sına olan etkisi de dikkate alınarak hesapla­nan bu ekonomik kayıp, azotlu gübrelerin kullanılması sonucu elde edilen kârdan neredeyse iki kat daha fazla.

Uzmanlara göre, doğada kendiliğinden oluşan azot döngüsü geçtiğimiz son yüzyılda uygulanan tarımsal faaliyetlerden hayli etkilendi. Açığa çıkan zararlı azotun yaklaşık % 80 'i tarımsal faa­liyetler, özellikle de hayvancılık sektörü için yetiştirilen yem bitkilerinin gübrelenmesiyle oluşuyor. Aslında soluduğumuz havanın % 78 'inde bulunan ve vücudumuzun yak­laşık % 3 'ünü oluşturan azotun kendisi so­run yaratmıyor. Havada bulunan azot, dur­gun moleküler azot (N2) halinde ve hiçbir kimyasal tepkimeye girmiyor. Sorun olan, yaşadığımız çevreye büyük hasar veren azot, yani reaktif azot olarak adlandırılan bileşiklerdeki azot. Reaktif azot bir bakı­ma serbest oksijen radikallerine benziyor. Serbest radikaller, dış yörüngelerinde en az bir çiftlenmemiş elektron olan, nötr ya da iyonize tüm atomlar ya da moleküllerdir. Değişmiş elektron yapısına sahip olan bu reaktif azot bileşiklerinin başlıca kaynağı sentetik gübreler ve aynı zamanda karbon kirliliğine de neden olan yanmış fosil yakıt­lar. Tüm bitkiler büyümek için reaktif azota ihtiyaç duyar. Ancak gübrelerdeki azotun yaklaşık % 50 'sini bitkiler alır, bitkilerdeki azotun % 10-15 kadarı insanlar tarafından alınır. Geri kalanı toprağa, yeraltı sularına ve nehirlere karışır, buradan da okyanus­lara kadar taşınır. Bu bileşikler yüzünden atmosferdeki ozon tabakası da büyük zarar görmüş durumda. Bunun sonucunda da küresel ısınma, insanlarda solunuma bağlı rahatsızlıkların artması, tarımsal ürünlerde verim kaybı, biyoçeşitliliğin azalması, asit yağmurları ve okyanuslarda oksijeni tüke­ten alglerin baskın hale gelmesiyle deniz ürünlerinin azalması gibi çok önemli za­rarlar meydana geliyor.
Azot kirliliği okya­nusların büyük bir kısmını ölü alan haline çevirebilir. Bunun en canlı örneğini Meksi­ka Körfezinde görebiliyoruz. Azotlu gübre atıkları yüzünden Meksika Körfezinde yaklaşık 15 km2 lik bir alanda oluşan azot protoksid (nitrous oxide, bir çeşit sera gazı) sonucunda tüm bu alanda biyolojik yaşam sona ermiş durumda. Uzmanlar, duyarlı ve etken bir şekilde yapılan tarımsal uygula­maların bu sorunu birazcık olsun çözebi­leceğini düşünüyor. Örneğin, gübrelenecek alanın ne kadar azota ihtiyacı olduğunu hesaplayan bilgisayar programları kullanı­labilir, gübre ve pis su atıklarının daha et­kin bir şekilde geri dönüşümü yapılabilir, organik tarım uygulamaları artırılabilir. Bazı uzmanlar ise genetik olarak havadaki azotu alıp kullanabilecek şekilde tasarlan­mış bitkilerin üretilmesinin de bu konuda yardımcı olabileceğinden bahsediyor. 
Hatta bazıları, hayvansal proteinin tüketiminin azaltılmasından yana. Öyle ya da böyle, insanoğlunun sebep olduğu azot kirliliğini azaltmak maalesef karbon kirliliğim azalt­maktan daha da zor görülüyor. Endüstriyel azot salimim azaltmak yeterince zorlayıcı bir faktör ancak, gıda üretiminin sebep ol­duğu salımı azaltmak, hızla büyüyen dünya nüfusunun gıda talebi karşısında imkânsız gibi görünüyor.
(Bilim Teknik Mayıs 2011 / Sayı 522)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder